MASALLAR , MASALLARIMIZ
Büyülü dünyalara açılan sihirli kapılar insanoğlunun yeryüzünde ilk göründüğü andan itibaren var.Daha henüz bir dili oluşturup konuşamadan önce dahi insanlar av sahnelerini canlandırmış ve çıkardıkları seslerle kendilerini izleyenlere anlatabilmişlerdir. Asırlar geçip insanoğlu yüzlerce dili geliştirmiş ve yeryüzü rengarenk çiçek bahçesine dönmüştür. İşte bu dönem hikaye/masal anlatıcılarının altın dönemi olmuştur. Yazılı kültürün öncesinde insanlık her şeyini birbirine anlatarak iletişim kurmuştur. Toplumlar yaşadıkları coğrafya ve ikliminde etkisiyle hayatın tüm alanlarındaki deneyimlerini anlatıcılar vasıtasıyla kuşaktan kuşağa aktarmıştır. İşte içinde tarihten coğrafyaya uzanan ve bilinmeyene merakı gidermeye çalışan masallar böylece ortaya çıkmış ve insanoğlunun yeryüzünde ki kültürel mirası da yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. İnsanoğlunun yeryüzünde ilk görüldüğü yerlerden biri olan Anadolu'muz üzerinden geçen nice medeniyetin bizlere bıraktığı mirasla doludur. Bu miras toprağı ekip biçmeden,ilk ateşin yakılışına oradan bir av sahnesinin mağara duvarlarına resmedilmesine kadar uzanan bir süreçtir. Dolayısıyla çok zengin ve çok katmanlı bir kültürel mirası devir alan bizler onu gerektiği gibi koruyup bizlerden sonra gelecek kuşaklara aktarabilmeliyiz. Bütün masallarda iyi-kötü,güzel-çirkin,güçlü-zayıf vardır. Tüm bu özellikler dünyanın diğer yörelerinde olduğu gibi Anadolu'da da kavimlerin hem doğa ile hem diğer insan topluluklarıyla yaptığı savaşlar sonucu oluşmuş ve ortak kültürel mirasımız olan masallarda yer almıştır.
Cemal USTAOĞLU